21 Şubat 1968, Çarşamba – AYANCIK
Sabahtan beri şiir defterlerimi, kıyıda köşede kalmış notlarımı karıştırıp durdum. Bu arada çok beğendiğim iki şiiri de yeniden yüksek sesle okudum.
TAŞ
“Merhametsiz kalpleri sana benzettiler,
Sana dilsiz, sana ruhsuz dediler.
Halbuki senindir değirmendeki beste,
Seninle biçim verir ruhuna heykeltıraş,
Sana yanılır dert, sana vurulur baş
Milyonlarca yıl milyonlarca insanın taptığı taş.
Sensin kucaklayan mehtabı
Surlarla sütunlar, çeşmeler, kemerler senden yapılır.
Senden yapılır Allah’a uzanan merdivenler
Namaz vakti Müslümanlara senden haykırılır.
Allah, günahkar kullarını taş edermiş
Görmedim ama inanırım,
Hatta bir gün gelecek, gökten yağacaksın sanırım.
Taşlardır beka, taşlardır ebediyet
Taştan başka ne bıraktı tarihe medeniyet.
İnsanoğlu taş olur, baş yarar
Taşı taş üste kor, yapar
Bir yandan da durmadan yıkar.
Ve bir gün yatırılır boylu boyunca
Şehrin musalla taşına.
İşte o taştır insanoğlundan baki
Üstünde bir tarih, bir Fatiha
Ve bir hüvelbaki..”
FAHRİ ERDİNÇ
***
RÜBAİ
En güzel deniz:
Henüz gidilmemiş olanıdır.
En güzel çocuk:
Henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz:
Henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
Henüz söylememiş olduğum sözdür.
NAZIM HİKMET RAN
SABAHATTİN ÖZTÜRK